Kastamonu Üniversitesi | Geleceğini İnşa Edeceğin Üniversite

Sağlık raporu izne çevrilmeyen memur hakkında yapılması gereken işlem ne olmalıdır?

Sağlık raporu izne çevrilmeyen memur hakkında yapılması gereken işlem ne olmalıdır?

Fenne aykırı olduğu tespiti ile verilen sağlık raporunun izne çevrilmemesi nedeniyle, bu rapor nedeniyle memura yüklenebilecek bir sorumluluk tespit edilmesi halinde hakkında disiplin hükümleri işletilebilecektir.

657 sayılı Kanunun "hastalık ve refakat izni" başlıklı 105'inci maddesine göre;

" Memura, aylık ve özlük hakları korunarak, verilecek raporda gösterilecek lüzum üzerine, kanser, verem ve akıl hastalığı gibi uzun süreli bir tedaviye ihtiyaç gösteren hastalığı halinde 18 aya kadar, diğer hastalık hallerinde ise 12 aya kadar izin verilir.

Memurun, hastalığı sebebiyle yataklı tedavi kurumunda yatarak gördüğü tedavi süreleri, hastalık iznine ait sürenin hesabında dikkate alınır.

Bu maddede yazılı azami süreler kadar izin verilen memurun, bu iznin sonunda işe başlayabilmesi için, iyileştiğine dair raporu (yurt dışındaki memurlar için mahalli usule göre verilecek raporu) ibraz etmesi zorunludur.

Play Video

İzin süresinin sonunda, hastalığının devam ettiği resmi sağlık kurulu raporu ile tespit edilen memurun izni, birinci fıkrada belirtilen süreler kadar uzatılır, bu sürenin sonunda da iyileşemeyen memur hakkında emeklilik hükümleri uygulanır.

Bunlardan gerekli sağlık şartlarını yeniden kazandıkları resmi sağlık kurullarınca tespit edilen ve emeklilik hakkını elde etmemiş olanlar, yeniden memuriyete dönmek istemeleri halinde, niteliklerine uygun kadrolara öncelikle atanırlar.

Görevi sırasında veya görevinden dolayı bir kazaya veya saldırıya uğrayan veya bir meslek hastalığına tutulan memur, iyileşinceye kadar izinli sayılır.

Hastalık raporlarının hangi hallerde, hangi hekimler veya sağlık kurulları tarafından verileceği ve süreleri ile bu konuya ilişkin diğer hususlar, Sağlık, Maliye ve Dışişleri Bakanlıkları ile Sosyal Güvenlik Kurumunun görüşleri alınarak Devlet Personel Başkanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikle belirlenir.

Ayrıca, memurun bakmakla yükümlü olduğu veya memur refakat etmediği takdirde hayatı tehlikeye girecek ana, baba, eş ve çocukları ile kardeşlerinden birinin ağır bir kaza geçirmesi veya tedavisi uzun süren bir hastalığının bulunması hallerinde, bu hallerin sağlık kurulu raporuyla belgelendirilmesi şartıyla, aylık ve özlük hakları korunarak, 3 aya kadar izin verilir. Gerektiğinde bu süre 1 katına kadar uzatılır."

Devlet Memurlarına Verilecek Hastalık Raporları İle Hastalık Ve Refakat İznine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin "hastalık izni verilmesi" başlıklı 7'nci maddesine göre;

" (1) Memurlara hastalık raporlarında gösterilen süreler kadar hastalık izni verilir.

(2) Hastalık izni, memurun görev yaptığı kurum veya kuruluşun izin vermeye yetkili kıldığı birim amirlerince verilir. Yurt dışında verilecek hastalık izinlerinde misyon şefinin onayı zorunludur.

(3) Kamu hizmetlerinde aksamaya yol açılmaması ve bu Yönetmelik ile belirlenen usul ve esaslara uygunluğunun tespit edilebilmesi için, hastalık raporlarının aslının veya bir örneğinin en geç raporun düzenlendiği günü takip eden günün mesai saati bitimine kadar elektronik ortamda veya uygun yollarla bağlı olunan disiplin amirine intikal ettirilmesi; örneği gönderilmiş ise, rapor süresi sonunda raporun aslının teslim edilmesi zorunludur. Yıllık iznini yurtdışında geçiren memurların aldıkları hastalık raporları, dış temsilciliklerce onaylanmalarını müteakip en geç izin bitim tarihinde disiplin amirlerine intikal ettirilir.

(4) Geçici görev veya vekalet sebebiyle diğer kurumlarda görevli memurlara görev yaptıkları kurumların izin vermeye yetkili amirlerince, yurtdışında geçici görevli memurlara ise misyon şeflerince hastalık izni verilir.

(5) Bu Yönetmelik ile tespit edilen usul ve esaslara uyulmaksızın alınan hastalık raporlarına dayanılarak hastalık izni verilemez. Hastalık raporlarının bu Yönetmelik ile tespit edilen usul ve esaslara uygun olmaması halinde bu durum memura yazılı olarak bildirilir. Bu bildirim üzerine memur, bildirimin yapıldığı günü takip eden gün göreve gelmekle yükümlüdür. Bildirim yapıldığı halde görevlerine başlamayan memurlar izinsiz ve özürsüz olarak görevlerini terk etmiş sayılarak haklarında 657 sayılı Kanun ve özel kanunların ilgili hükümleri uyarınca işlem yapılır.

(6) Hastalık izni verilebilmesi için hastalık raporlarının, geçici görev ve kanuni izinlerin kullanılması durumu ile acil vakalar hariç, memuriyet mahallindeki veya hastanın sevkinin yapıldığı sağlık hizmeti sunucularından alınması zorunludur.

(7) Hastalık raporlarının fenne aykırı olduğu konusunda tereddüt bulunması halinde, memur hastalık izni kullanıyor sayılmakla birlikte Sağlık Bakanlığınca belirlenen ve memurun bulunduğu yere yakın bir hakem hastaneye sevk edilir ve sonucuna göre işlem yapılır. Hakem hastane sağlık kurulları bu nitelikteki başvuruları öncelikle sonuçlandırır."

Kanun ve Yönetmelik hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; memura verilecek raporda aylık ve özlük hakları korunmak suretiyle 12 ay ile 18 ay arasında değişen sürelerde hastalık izni verileceği, tespit edilen usul ve esaslara uyulmaksızın alınan hastalık raporlarına dayanılarak hastalık izni verilemeyeceği, hastalık raporlarının tespit edilen usul ve esaslara uygun olmaması halinde bu durumun memura yazılı olarak bildirileceği, bu bildirim üzerine memurun bildirimin yapıldığı günü takip eden gün göreve gelmekle yükümlü olacağı, bildirim yapıldığı halde görevlerine başlamayan memurların izinsiz ve özürsüz olarak görevlerini terk etmiş sayılarak haklarında 657 sayılı Kanun ve özel kanunların ilgili hükümleri uyarınca işlem yapılacağı, hastalık raporlarının fenne aykırı olduğu konusunda tereddüt bulunması halinde memur hastalık izni kullanıyor sayılmakla birlikte Sağlık Bakanlığınca belirlenen ve memurun bulunduğu yere yakın bir hakem hastaneye sevk edileceği ve sonucuna göre işlem yapılacağı düzenlenmiştir. Bununla beraber, fenne aykırı olduğu tespit edilen hastalık raporunun tesisinde rapor verilen memura atfedilebilecek bir sorumluluk tespit edilirse de hakkında disiplin hükümleri işletilir. Bu yönde dönemin DPB görüşü de (T:29.03.2016, S:1928) bulunmaktadır.

Haber metni için tıklayınız.

 

Sosyal medya aracılığıyla paylaşım yapan memura disiplin cezası uygulanabilir mi?

Sosyal medya aracılığıyla paylaşım yapan memura disiplin cezası uygulanabilir mi?

Anayasa, 657 sayılı Kanun, Anayasa Mahkemesi Kararı, Kamu Görevlileri Etik Kurulu İlke Kararı birlikte değerlendirildiğinde, sosyal medya aracılığıyla paylaşım yapan memura disiplin cezasının uygulanması belli kriterlere bağlanmıştır.

30.04.2021 tarihli 31470 sayılı Resmi Gazete' de yayımlanan İnsan Hakları Eylem Planı kapsamında kamu görevlileri bakımından sosyal medya etik ilkelerinin Kamu Görevlileri Etik Kurulunca belirlenmesi öngörülmüş ve bu kapsamda Kamu Görevlileri Etik Kurulu almış olduğu "Kamu Görevlilerinin Sosyal Medya Kullanımında Gözetmesi Gereken Etik İlkeler" konulu 20.09.2021 tarihli ve 2021/81 sayılı İlke Kararı ile sosyal medya etik ilkelerini aşağıdaki 8 başlık altında belirlemiş olup, söz konusu karar önemine binaen yazımızın altında yer verilmiştir.1) Tarafsızlık

2) Kurum İtibarını Koruma

3) Çıkar Çatışmasından Kaçınma

4) Kamu Hizmetine Ayrılan Zamanda Sosyal Medya Kullanımı

5) Paylaşılan Bilginin İçeriği

6) İnsan Haklarına Saygı

7) Kurumsal Sosyal Medya Hesabının Kullanımı

8) Yöneticilerin Sorumluluğu

657 sayılı Kanunun "davranış ve işbirliği" başlıklı 8'inci maddesinin birinci fıkrasına göre; Devlet memurları, resmi sıfatlarının gerektirdiği itibar ve güvene layık olduklarını hizmet içindeki ve dışındaki davranışlarıyla göstermek zorundadırlar.

Devlet memurları sosyal davranışlar açısından belli kurallara tabi kılınmış olup, saygınlık, güven gibi özelliklere sahip olmaları gerektiği vurgulanmıştır. Bu sosyal davranışlara uymama, fiilin derecesi ve ağırlığına göre 657 sayılı Kanunun 125'inci maddesindeki disiplin cezasını gerektirecektir.

657/Madde 8'in gerekçesinde şu hususlar vurgulanmıştır. Devlet memurlarının hakla, hizmet arkadaşlarıyla münasebetlerini ve hizmet dışındaki davranışları memurluğun gerektirdiği terbiye, nezaket, ağır başlılık, sevgi, saygı, itibar ve işbirliği unsurlarına bağlanmıştır. Aslında bunların son derece olağan/doğal/tabii nezaket ve davranış kuralları olduğu ve devlet memurları arasında çok büyük bir çoğunluğun bunlara kendiliğinden uymakta olduğu muhakkaktır. Ancak, bu en tabii kuralların dışına çıkabilecek bazı devlet memurlarına disiplin müeyyidelerinin uygulanabilmesi için, bunları "ödev ve sorumlulukları" bölümünün bir maddesi halinde getirmek gerekli sayılmış ve kabul edilmiştir.

Anayasamızın "düşünce ve kanaat hürriyeti" başlıklı 25'inci maddesine göre; Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz. "Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" başlıklı 26'ncı maddesine göre; herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir. Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir. "Görev ve sorumlulukları, disiplin kovuşturulmasında güvence" başlıklı 129'uncu maddesine göre; memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler.

Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez. Disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz. Silahlı Kuvvetler mensupları ile hakimler ve savcılar hakkındaki hükümler saklıdır. Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir. Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idari merciin iznine bağlıdır.

Kamu kurum ve kuruluşlarınca sosyal medya aracılığıyla paylaşım yapan memurları hakkında uygulamada ve genelde 657/125/A(e) "Devlet memuru vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunmak" fiilinden dolayı uyarma cezası verdikleri gözlemlenmiştir.

Bu noktada Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında vermiş olduğu bir kararında (Başvuru Numarası: 2018/36354, Karar Tarihi: 18.10.2022, R.G. Tarih ve Sayı: 17.11.2022-32016) öne çıkan hususlar şunlardır.

  1. Başvuru, kamu görevlisi olan başvurucunun sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı bir paylaşım nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
  2. Başvurucunun 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (e) alt bendi uyarınca "Devlet memuru vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunduğu" gerekçesiyle uyarma cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Anılan disiplin cezası, başvurucunun karara karşı yaptığı itirazın disiplin kurulu tarafından reddedilmesiyle kesinleşmiştir.
  3. Başvurucu, hakkında tesis edilen disiplin cezasının iptali istemiyle Antalya 2. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme, dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı özetle şöyledir:

"Antalya Körfez Gazetesi'nin 26.04.2017 günlü sayısında ASAT'ı karıştıran paylaşımlar konulu haberle ilgili olarak davacı tarafından belirtilen gazetede çalışan herhangi bir kişiyle görüşme yapılmadığının 29.05.2017 tarihli araştırma raporunda da belirtildiği, disiplin cezasına dayanak teşkil eden 24.04.2017 tarihli Facebook paylaşımda da görüleceği üzere dile getirilen eleştirilerde herhangi bir kurum ya da şahıs ismi belirtilmediği, bu nedenle davacının görev yapmakta olduğu kurumu ve idarecileri mesnetsiz suçlamalar ile töhmet altında bırakıp yıpratmaya çalıştığı ve kamuoyu nezdinde algı oluşturmaya çalıştığına ilişkin iddianın sübuta ermediği sonucuna ulaşıldığından, tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır."

  1. Davalı idare, iptal kararına karşı istinaf talebinde bulunmuştur. Konya Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi (BİM) başvurucunun üzerine atılı bulunan fiili işlediği sonucuyla mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. Daire kararının ilgili kısmı şu şekildedir:

"...davacı tarafından kaleme alınan ve yukarıda ilgili kısımlarına yer verilen beyanlarıyla üzerine atılı bulunan fiili işlediği kanaati oluştuğundan hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık, dava konusu işlemin iptali yolunda verilen mahkeme kararında ise hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır."

  1. Başvurucunun sosyal medya paylaşımıyla devlet memuru vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunması nedeniyle uyarma cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğu değerlendirilmiştir.
  2. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında, düşünce açıklamaları nedeniyle kamu görevlileri hakkında verilen disiplin cezalarına ilişkin olarak idarenin ve bu tür cezaların hukuka uygunluğunu denetleyen yargı mercilerinin -sübjektif yorumlardan kaçınmaları için- yapmaları gerekenleri açıklamıştır. Somut olayda kamu görevlisi başvurucunun yapmış olduğu sosyal medya paylaşımının (bkz. § 6) devlet memurunun vakarına yakışmayan nitelikte bir tutum ve davranış olarak kabul edildiği de göz önüne alındığında idare ve yargı mercilerinin en azından şu değerlendirmeleri yapmaları beklenir:
  3. Söz konusu olan ifade özgürlüğü olduğu için devlet memurlarının da birer birey olduğu, siyasi görüş sahibi olma, ülke sorunlarıyla ilgilenme, tercih yapma gibi sosyal yönlere sahip olma haklarının bulunduğu göz ardı edilmemelidir.
  4. Hizmet dışında kullanılan ifadelerin dile getirildiği koşullar gözetilmeli ve yapılan ifade açıklamasının kamu görevlisinin bulunduğu konum ve üstlendiği devlet görevinin -içeriğiyle birlikte değerlendirildiğinde- itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte olduğu ortaya konulmalıdır. Bununla birlikte somut olayın koşullarında kamu görevlisinin düşünce açıklamasını kamu görevi statüsünün ve görev yaptığı alanın kendisine sağladığı unvanı dahil herhangi bir olanağı kullanarak yapmış ise bunun gösterilmesi gerekir.
  5. Buna ilaveten yapılan düşünce açıklamasının kamu hizmetlerinin sürekliliğini, etkinliğini, verimliliğini ya da gereği gibi yerine getirilmesini ne şekilde etkilediğinin ve cezayı gerekli kılan -devlet organizasyonu içinde düzenin bozulması, hizmetlerin yürütülememesi gibi- sonuçların neler olduğunun veya bu tür sonuçlara neden olmasının kuvvetle muhtemel olduğunun ortaya konulması gerekir.
  6. Her durumda kamu görevlisinin ödev ve sorumluluk derecesinin bulunduğu konum ve görev yaptığı alanla bağlantılı olarak belirlenmesi gerekmektedir.
  7. Hükmedilen disiplin cezasıyla kamusal önemi bulunan objektif amaca ulaşılabileceği, başka bir deyişle kamu görevlisinin cezalandırılmasının zorunlu bir sosyal ihtiyaca karşılık geldiği gösterilmeli; düşünce açıklamasının kamu görevini etkileme derecesiyle orantılı bir disiplin cezasına hükmedilmelidir.
  8. Değerlendirmelerin oldukça açık, spesifik ve tekil olarak yapılması gerekmektedir.
  9. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

  1. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
  2. Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
  3. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Antalya 2. İdare Mahkemesine (E.2017/1039, K.2017/1608) GÖNDERİLMESİNE, 18.10.2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Sonuç olarak; sosyal medya hesaplarında yapılan paylaşımların memurlar açısından disiplin suçu teşkil edip etmeyeceği yukarıda yer verilen Anayasa Mahkemesi kararında belirlenen ölçütlerin/kıstasların ön planda tutulması gerekir. Aksi takdirde bu durum ifade özgürlüğünün ihlaline sebebiyet verir. Memura bu nedenden dolayı disiplin cezasının uygulanabilmesi için fiilin sübut bulması/ispatlanması/şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılması ve gerçekleşmesi gerekir.

Haber metni için tıklayınız.

Memurlar SGK ile sözleşmesi olmayan hastanelerden hastalık raporu alabilir mi?

Memurlar SGK ile sözleşmesi olmayan hastanelerden hastalık raporu alabilir mi?

Bu yazımızda, Devlet memurlarının SGK ile sözleşmesi olmayan sağlık sunucularından rapor almaları halinde bu raporların geçerliliği hakkında açıklamalara yer verilecektir.

 

Günümüzde Devlet memurları sadece kamu hastanelerinden değil özel hastanelerden de sağlık iş ve işlemlerini yapmaktadır. Ancak, bazı özel sağlık sunucularının SGK ile sözleşmesi bulunmamaktadır.

Bilindiği üzere 29/10/2011 tarihli ve 28099 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Devlet Memurlarına Verilecek Hastalık Raporları ile Hastalık ve Refakat İznine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin "Hastalık raporlarının verilmesi" başlıklı 5 inci maddesinde, " (1) Memurların hastalık raporlarının, 5510 sayılı Kanun ve ilgili mevzuatında belirtilen usül ve esaslar çerçevesinde kendilerini tedavi eden kurum tabipliği, aile hekimliği veya SGK ile sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları tarafından düzenlenmesi esastır.

(2) SGK ile sözleşmesi bulunmayan sağlık hizmeti sunucuları tarafından verilen ve istirahat süresi on günü geçmeyen raporlar, SGK ile sözleşmeli sağlık hizmeti sunucusu hekim tarafındanistirahat süresi on günü aşan raporlar ise SGK ile sözleşmeli sağlık hizmeti sunucusu sağlık kurulunca onandığı takdirde geçerli olur." hükmü yer almaktadır. Diğer taraftan, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde, 3/5/2014 tarihinde Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile birlikte bu Yönetmeliğin 39 uncu maddesinin birinci fıkrasında değişiklik yapılmıştır.

Söz konusu değişiklikle birlikte, "İstirahat raporlarının sözleşmeli ya da sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularında Sağlık Bakanlığınca yetkilendirilen hekimlerce düzenlenmesi şarttır" hükmüne yer verilmiştir.

Yukarıdaki hüküm ve açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde,

-Devlet Memurlarına Verilecek Hastalık Raporları ile Hastalık ve Refakat İznine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte memurların hastalık raporlarının SGK ile sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları tarafından düzenlenmesinin esas olduğu,

-Devlet memurlarının, 657 sayılı Kanunun ilgili maddesine istinaden çıkartılan bu Yönetmelik hükümlerine tabi olduğu,

- Devlet Memurlarına Verilecek Hastalık Raporları ile Hastalık ve Refakat İznine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin yürütümünün Bakanlar Kurulunca, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin yürütümünün ise Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanınca olması göz önünde bulundurulduğunda, her ne kadar aynı hiyerarşideki mevzuat arasında (Yönetmelik-Yönetmelik vb) öncelik sonralık ilişkisi bulunsa da Bakanlar Kurulu tarafından yapılan bir düzenleme, bir bakanlık/başkanlık vb. tarafından yapılan düzenlemeden üstün olacaktır.

-Dolayısıyla, memurlar SGK ile sözleşmesi bulunmayan sağlık hizmeti sunucularından hastalık raporu alabilseler de SGK ile sözleşmesi bulunmayan sağlık hizmeti sunucularından alınan raporlardansüresi 10 günü geçmeyen raporların SGK ile sözleşmeli sağlık hizmeti sunucusu hekim tarafından, istirahat süresi 10 günden fazla olan raporların ise SGK ile sözleşmeli sağlık hizmeti sunucusu sağlık kurulunca onandığı takdirde geçerli olacağı değerlendirilmektedir.

Haber metni için tıklayınız.

EKPSS ile göreve başlayan 5510'a tabi memur nasıl emekli olur?

EKPSS ile göreve başlayan 5510'a tabi memur nasıl emekli olur?

5510 Sayılı Kanunda bulunan engellilik nedeniyle yaşlılık aylığı bağlanması kuralları bu yazıda açıklanacaktır.


01.08.2005 tarihinde sigortalı olarak işe başladım ve (01.08.2005 - 31.08.2010 ve 15.07.2021 - 16.03.2022 tarihine kadar halen devam eden) belirttiğim tarihlerde toplam 2010 ssk lı prim günüm vardır.
Daha sonra 15.09.2010 tarihinde 2010 yılı EKPSS ile memur olarak göreve başladım. 15.09.2010 - 01.09.2016 Memur olarak göreve başlarken engelli sağlık raporum %40 olup 3.derece vergi indiriminden faydalanıyordum. Fakat 2017 almış olduğum engelli sağlık raporunda engellilik oranım %78 oldu. 2.derece Vergi İndiriminden faydalanıyorum.
Yukarıda belirttiğim tarihler arasında ssk lı olarak 2010 prim gün sayım ve emekli sandığında da 2190 memur olarak prim gün sayısı ödenmiş olup toplam da 4200 prim gün sayısı ile hangi tarihte ne şekilde Engelli Emeklilik hakkını mı yoksa vergi indiriminden mi emekli hakkını kazanmış olurum. Teşekkürler . İyi çalışmalar dilerim.

EKPSS ile göreve başlayan 5510'a tabi memur, işçi ve memurluk hizmetleri üzerinden nasıl emekli olur?

2008 yılı Ekim ayından sonra ilk defa memurluğa başlamış kişiler 5510 sayılı Kanuna tabidirler ve 5510 sayılı Kanunun ilgili hükümleri şartlarını taşımaları kaydıyla engellilik durumlarından dolayı emeklilik haklarını kazanırlar.

Detaylar:

Genel olarak göreve girmeden önce çalışma gücünün % 60'ını veya vazifesini yapamayacak derecede meslekte kazanma gücünü kaybettiği önceden veya sonradan tespit edilenlere malullük aylığı bağlanmaz. Ancak, malullük aylığı şartlarından farklı olarak engellilik durumlarından dolayı yaşlılık aylığı bağlanır.

5510 Sayılı Kanunda bulunan engellilik nedeniyle yaşlılık aylığı bağlanması kuralları

5510 sayılı Kanunda yer alan hükümler içerisinde özel olarak engelli aylığı olarak bir aylık şekli yoktur.

Memur olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce yukarıda belirttiğimiz şekilde malul sayılmayı gerektirecek derecede hastalığı veya engelliliği bulunmasından ve bu nedenle malullük aylığından yararlanamama durumunda öncelikli olarak;

En az 15 yıldan beri sigortalı bulunmak ve en az 3960 gün (11 yıl) SGK primleri yatırılmış hizmetleri olması kaydıyla yaşlılık aylığına hak kazanırlar.

Ancak, göreve başlamadan önce % 60 veya meslekte kazanma gücünü yitirecek derecede bir engeli olmadığı tespit edilirse, bu defa çalışmaya başladıktan sonraki durumuna bakılır ve memurun çalışma gücündeki kayıp oranına göre engellilikten dolayı yaşlılık aylığı bağlanması şartları oluşur. Bu şartlar da şöyledir;

Memurun engellilik oranı;

- % 50 ila % 59 arasında ise ve bu durumu SGK Sağlık Kurulunca karara bağlanırsa memurun en az 16 yıldan beri sigortalı olması ve 4320 gün,

- % 40 ila % 49 arasında ise ve bu durumu yine SGK Sağlık Kurulunca karara bağlanırsa bu defa memurun en az 18 yıldan beri sigortalı olması ve 4680 gün,

SGK primleri yatırılmış hizmetinin olması şartlarını yerine getirdiklerinde engelliliklerinden dolayı yaşlılık aylığına hak kazanırlar.

Ayrıca;

-Memurun, memurluktan önce işçilik esnaflık süreleri varsa bu süreler yukarıda belirtilen hem sigortalılık süresinin başlangıcında, hem de prim ödeme gün sayılarında dikkate alınır.

-Sigortalılık süresi ile hizmet toplamı farklıdır. Sigortalılık süresi ilk defa sigortalı olarak başlamak koşulu ile bundan sonrası süreçte sigortalılık süresinin bitirilmesi gerekir ve bu ara sürecin mutlaka çalışarak tamamlanması gerekmez.

-Memurlar için vergi indiriminden dolayı emeklilik uygulaması işlemi bulunmamaktadır. Sağlık Kurulu raporları ve bu raporlardaki engellilik oranı dikkate alınarak sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısı uygulanmaktadır.

-Engelli vergi indiriminden dolayı alınan sağlık raporundaki oran, engelli aylığı için geçerli olamayacağını değerlendirmekteyiz. Zira, Engellilik oran durumunun son tespit yeri de Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Kurulu olmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında durumunuzla ilgili değerlendirmelerimiz;

Vergi indirimine esas rapor oranının SGK Sağlık Kurulu tarafından kabul edilemeyeceğini, bu raporun sadece görevde iken vergi indiriminden yararlanıp maaş artışına yönelik olmakla sınırlı kalacağını değerlendirmekteyiz. Ancak, yine de Kurumunuz kanalı ile bu raporu SGK na gönderip sonucunu beklemenizi tavsiye edebiliriz.

Ayrıca, EKPSS ile göreve engellilik mevzuatına uygun olarak girmiş olduğunuzu ve engellilik oranınızın da % 40 olduğunu belirttiğinizden sizin için emeklilik durumunuz; en az 18 yıldan beri sigortalılık şartını yerine getirmeniz ve bu süre içerisinde de 4680 gün SGK primleri ödenmiş hizmetlerinizin olması gerekmektedir. Sigortalılık süresi ile prim ödeme süresi farklı olup, sigortalılık süresi içerisinde çalışılmayan süreler de dahil edilir.

Yani, engellilik oranınız % 40 olduğu için 1/8/2005 + 18 = 1/8/2023 tarihinden itibaren engelliğinizden dolayı emekli aylığı bağlanması talebinde bulunabileceğinizi, ancak bu tarih itibariyle 4680 gün primli hizmet süreniz tamam olmayacağı için 4680 gün prim gününüz olduğunda emeklilik talebinde bulunabileceğinizi, değerlendirmekteyiz.

Yani, 2008 yılı Ekim ayından önce hiçbir surette memurluk hizmeti olmayan ve bu tarihten sonra ilk defa memurluğa başlamış olanlar hakkında 5510 sayılı Kanun hükümleri uygulanır.

5510 a tabi memurlar hakkında engelliliklerinden dolayı uygulanacak olan madde 5510 sayılı Kanunun 28. Maddesi olmaktadır. Bu madde hükmüne göre;

Engellilik oranı % 40 ila % 49 arasında olanların engellilikten dolayı emekli olma şartları 18 yıldan beri sigortalı olmaları + 4680 gün SGK primleri yatırılmış hizmetlerinin olması gerekmektedir.

Haber metni için tıklayınız.

Gerçek dışı beyanla alınan fazla harcırah nasıl tahsil edilir?

Gerçek dışı beyanla alınan fazla harcırah nasıl tahsil edilir?

6245 sayılı Kanun ve Danıştay Kararları ışığında; gerçek dışı beyanla alınan fazla harcırah memurdan tahsil edilir ve memur hakkında disiplin cezası uygulanır.

6245 sayılı Harcırah Kanunu'nun "hilafı hakikat beyanname verenler" başlıklı 60'ıncı maddesine göre;

" Bu kanuna göre tahakkuk edecek, istihkakın miktarını artıracak şekilde-maddi hatalar hariç-hilafı hakikat beyanname verenler hakkında, mensup oldukları kurumların inzibat, memurin, müdürler komisyonları gibi salahiyetli heyet ve makamlarının kararı ile ve işlenen suçun mahiyet ve şümulüne göre rütbe veya sınıf tenzili veya ihraç cezalarından her hangi biri tatbik olunur ve bu gibilerin bu suretle aldıkları fazla harcırah, Devlet özel idare ve belediyelerce Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Kanununa göre ve bu kanuna tabi diğer kurumlarca da umumi hükümlere tevfikan tahsil olunur.

Suçlu hakkında idarece ittihaz olunan inzibati kararlar cezai takibata mani olmayıp bu gibiler hakkında ayrıca hukuku amme davası ikame ve kanuni takibat icra olunur."

Danıştay 5. Daire bir kararında (Karar No: 1999/1280, Esas No: 1996/800, Karar Tarihi: 27.04.1999); Harcırah ödenen kişilerin beyanlarının gerçek dışı olduğunun saptanması halinde her zaman 6245 sayılı Harcırah Kanunu'nun 60. maddesinin 1. fıkrası hükmünün uygulanabilir. 6245 sayılı Harcırah Kanununun 10. maddesinin 2851 sayılı Yasa ile değişik 2. fıkrasında; emekliliğini isteyen veya emekliye sevk olunan yahut haklarında toptan ödeme hükümleri uygulanan memur ve hizmetlilere Türkiye dahilinde ikamet edecekleri yere kadar ve yalnız bir defaya mahsus olmak üzere yol masrafı, yevmiye, aile masrafı ve yer değiştirme masraflarının birlikte ödeneceği; 56. maddesinin (a) bendinde de; re 'sen veya isteği üzerine emekliye ayrılan memur ve hizmetlilerden, görevden ayrıldıkları tarihten itibaren 6 ay içinde başvuranlara, bu Kanuna göre hak ettikleri harcırahın verileceği hükme bağlanmış olup bu hükümlere göre emekliye ayrılan memura ikamet edeceği yere kadar harcırah ödenebilmesi için görevden ayrıldıkları tarihten itibaren 6 ay içinde kurumlarına başvurarak Türkiye dahilinde yerleşmek niyeti ile oturacakları yeri belirtmiş olmaları yeterli görülmüş, bu konunun belgeye dayalı olarak kanıtlanması şartı aranmamıştır. Ancak yine aynı Yasanın 60. maddesinin 1. fıkrasında; bu kanuna göre tahakkuk edecek istihkakın miktarını artıracak şekilde gerçeğe aykırı beyanname verenlerin, bu yolla aldıkları fazla harcırahın Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna veya genel hükümlere göre tahsil olunacağı hükme bağlanmış olmakla; kendisine, yukarıda anılan 10. maddesinin 2. Fıkrası ve 56. maddenin (a) bendi uyarınca harcırah ödenen kişilerin beyanının gerçek dışı olduğunun saptanması halinde 60. Maddenin 1. fıkrası hükmünün uygulanacağı açıktır.

Bu yapılan açıklamalar çerçevesinde 6245 sayılı Kanunun 59'uncu maddesine göre harcırah ödemelerinde aksi kanıtlanıncaya kadar memurun beyanı esastır. Ancak, gerçek dışı/gerçeğe aykırı/yalan (hilafı hakikat) beyanda bulunma da ağır cezai müeyyidelere tabidir. Şöyle ki; maddi hatalar hariç olmak üzere harcırah ödemelerini artıracak biçimde ve kasten gerçek dışı bildirimde bulunanlar hakkında, işlenen suçun özellik ve çeşidine göre rütbe veya sınıf indirimi veya memuriyetten çıkarma cezalarından biri uygulanır ve alınan fazla harcırah 6183 sayılı Kanun gereğince kendilerinden tahsil edilir.

6245/Madde 60'a göre; harcırahı arttırmak amacıyla gerçeğe aykırı beyan vermek yasaklanmış, ancak harcırahı azaltıcı yönde gerçeğe aykırı beyan vermek için böyle bir yasak söz konusu değildir. Örneğin; kullanmadığı halde taksi ücreti beyan eden kişi kanunu ihlal etmekte iken kullandığı halde beyan etmeyen kişi için herhangi bir kanun ihlalinden bahsetmek mümkün olmayacaktır.

Bir memurun hilafı hakikat beyan verdiğini iddia edebilmek ve bunun gereğini yapabilmek için mutlaka hilafı hakikat beyanname verildiğinin ispat edilmesi gerekir. İspat edildiği takdirde de kademe ilerlemesinin durdurulması (gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlemek fiili) ya da memuriyetten ihraç (memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak fiili) cezalarından birisi ile cezalandırılabilir ve fazla ödenen tutar memurdan ayrıca tahsil edilir.

Danıştay Onikinci Dairesinin bir kararında (T:05.07.2005, E:2002/1245, K:2005/2795); gerçeğe aykırı belge düzenleyen davacının 657 sayılı Kanunun 125/D-f maddesi uyarınca 3 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı yönünde hüküm verilmiştir.

Sonuç olarak; gerçeğe aykırı harcırah beyannamesi verilmesi hem disiplin cezasını gerektirir hem de alınan fazla harcırah 6183 sayılı Kanun gereği tahsil edilir.

 

Haber metni için tıklayınız.